10 Eylül 2013 Salı

Gelir misin geri ?



Yatakla konuşuyorum gittiginden beri
Gulusune  aşık olduğum adam nerede ?
Güzeldi değil mi kokusu ?
Yastığa sordum şimdi saçlarını,
İpek gibiydi diyor.
Komidinin uzerinde ki ici her zaman suyla dolu bardak ,
Bardaklar değdirmiyor başka dudakları.
Odalar kizgin bana ,
Duvarlar kizgin 
Halılar kızgın bana,
Anilar kizgin .
Dokundurtmuyor kapı tokmakları başka elleri.
Bir baskasi basinca calmiyor evin zili ,
Göz yaşları sel gibi akıyor şimdi.
Ben diil vallahi , sadece onlar 
Eşyalar çok özlemiş seni ,
Gelir misin geri ?

Eda ARAZ.

Limonlu Cay



Sabah uyandim , yanimda yoksun
Dedim gitmis yine erkenden
Aynaya baktim , yuzum karismis 
Telefonu aldim sana bir mesaj attim
Cevap gelmedi hemen aradim 
Acmadin , hic sasirmadim 
Soyundum , giydim gomleklerinden birini 
Agladim deli gibi ,
Sonra sildim gozlerimi 
Bi cay yaptim kendime 
Oturdum her zaman ki koltuguma
Seninkinin karsisina
Sonra dedim olmadi boyle
Atladim karsi koltuga , senin kucagina
Kuruldum bir guzel , kokun karisti cayima 
Yine agladim , cunku kendimi kandirdim 
Yalandi iste yoktun orda 
Sadece ben vardim 
Ve hatiralar havada ucusan 
Ha birde bir fincan cay
Bol limonlusundan . . .

Eda ARAZ.

PIC



Soguk iliklerimize kadar isliyordu o gece , Ocak ayinin ortalariydi . Yagan kardanmiydi yoksa ruzgardan mi bilemiyorum ama suratimiza kirbac darbeleri yemis gibiydik . “Kimilerimiz şanslı doğar,kimilerimiz ise piç” dedi agzina kapattigi atkisini asagiya siyirarak ve ekledi sonra  “Hayatta en güvenebileceğim adam,bir hastahanenin soğuk odasında bırakıp gitti beni.”dedi. Gözlerinde ki yaş,sözlerine yansımıyordu o gece. Cehennemin içine doğmuştu,daha yaşı yokken hayat ona sorumluluklarını yüklemişti bile. Sorumludu artik hem kendinden hem yaptiklarindan ve ne aci ki yapmadiklarindan bile . Cebinden çıkardığı beşliği bulutlarin arasindan sadece var oldugunu bildigimiz gunese dogru tuttu .”O adam şu kağıt parçası için bıraktı beni”dedi. " Kader mis bu yaptigi , ben kaderin kelime anlamini bilemiycek yastaydim " Rehin kalmıştı daha hayatının ilk dakikalarında ve ekledi “Benim babam iki kere öldü,ben ise rütbeli bir piç oldum.”

Eda ARAZ.

YARIM KALAN


Yüzlerimiz maskeliydi , ikimizde tanımıyorduk birbirimizi ama bizi çeken bişey vardı . Aramızdaki mesafeleri hiçe sayan bir bağlantı . Çok eski masalların kahramanlarıydık sen turuncu şapkalı adam , bense çizmeli kızdık sanki . Gülmeği severdik ikimizde ama dünyada en az gülen insanlardık , fırsatımız olmamıştı hiç mutlu olmaya neyse deyip geçmiştik insanlara , olaylara . . . Ve birgün kaybettik birbirimizi , başka masallar istemiş seni , sanki hiç karşılaşmamış gibi tanımazdan gelerek kaybettik birbirimizi . . .

Eda ARAZ

Gulumse Bana



Gulumsemeni oyle ozledim ki ,
Seni sadece bir kere daha gorebilme firsatim olsaydi eger ,
Butun gun gulmeni saglar milyonlarca fotografini cekerdim
Cunku tekrar gidisin kacinilmazdi , gidersen gulusun de solucakti hafizamda
Bu yuzden bir kere daha gel .

Eda ARAZ.

AYNA



AYNA
Sana geliyordum tam ki yolda bir kadin kolumdan tutup oturdugu bank'a dogru hizlica cekti beni , neye ugradigimi sasirmistim . Ustu basi yalnizlik kokuyordu , gozlerinde ciglik atan hayaller vardi sanki . Korkmaya basladim ve oturdugum yerden kalkmak icin dogruldum . Elimi kavradi ve avuclarima eski bir aynayi tutusturdu . O kadar eskiydi ki baktigimda yuzumu dahi goremiyordum , bana nicin bu aynayi verdigini anlamamistim . Elimde iki evirip cevirip sokagin ortasina dogru firlattim . Karsidan gelen copcu kizin ayak uclarina dogru yuvarlandi . Kiz once bana bakti sonra ciplak ayaklarinin parmaklarina carpan aynaya. Biraz cekingen bir tavirla egildi aldi eski pusku aynayi avuclarina . Bana bu sizin mi dercesine gosterdi aynayi , hayir hayir anlaminda elimi ve basimi salladim gidecegim yeri bile unutmus kucuk kizin o eski aynayi ne yapicagini merak ediyordum ki yuzunde mukemmel bir gulumsemeyle aynanin kapagini acti yuzune dogru goturdu , saclarini duzeltti ve bana donup gozlerim maviymis dedi . . .

Eda ARAZ

Derin Yara



Hayatımda ki izlerini siliyorum tek tek
Zor olsada çıkıyor lekelerin
Artık sensiz olan hayatımı bir düzene sokmam gerek
Nasıl olsa benim sendeki yaralarım daha derin

Eda ARAZ.

Ne Demeli ?



Hadi bir sigara daha yak ve üfle geçmişe
Belki hatırandan siler dumanı beni
Hadi bir iç çek ve sor herkese
Çağırsam gelir mi geri ?

Eda ARAZ.

Ozel Insan



Çok uğraştım bitirmek için
Ama olmadı , yarım kaldı tüm masallar ,
Çünkü hayatıma giren tüm kahramanları kaybettim ben
Çok sevdim çünkü , çok bağlandım
Bildikleri tek şey onları sevdiğimdi
Bunu bildikleri için arkalarını dönmekten hiç çekinmediler .
Sonrada bulamadım hiç birini  , aradım , aradım , aradım . . .
Başka masallara kahraman olduklarını görünce , kanadım .
Göz yaşlarım eşliğinde yitirildi tüm hayaller
Yüzlerce hatta binlerce sözcük silindi kağıtlardan
Geriye bir tek sen kaldın işte , adın kaldı
Kağıtlara sığdıramadığım için ,
Sokaklara , caddelere tırnaklarımla kazıdığım baş kahramanım
İlk uzak sevgilim , uzaktan sevdiğim
Senin için harcanmalı artık tüm zamanım .

Eda ARAZ.

Gostermelik Sevgi


Seni sevmeyi ben istemedim yada arzulamadım.
Bir anda çıktın karşıma ve bam bam !
Hiç gerek yoktu bunlara
Gelmene , sevmemene , bağırmana
Herşeyi sen mahvettin ve benden bir özür beklediğini söylüyorsun
Pekala , istediğin gibi olsun
Özür dilerim ,
Sana sevmenin nasıl olduğunu uygulamalı olarak gösterdiğim için .

Eda ARAZ.

Benim Melegim



Üçüncü derece sevda yanıklarıyla dolu bedenim
Ben bu yüzden gündüzleri hiç sevmedim
Sadece doğru zaman ve insanı tek başınalıkla bekledim
Karanlığın tam ortasındayım ve ben seni seçtim
Güneşi göster bana meleğim . . .

Eda ARAZ.

DUYGUSAL



Duygusal olmak benim fikrim değildi , duygusallığımı hiç sevmedim . Yakışmadı bana ağlamak , zırlamak Kısmen yada cismen vucuduma zarar vermek hiç hoş değildi .
Ama vazgeçemiyordum ki .
Beni ağlatmak isteyenleri yada beni ağlarken görmek isteyenleri hiç üzmedim.
Onlar mutlu olsun diye ağladım , ağladım ,ağladım
Onlarda yüksek sesle güldü , güldü , güldüler . . .
Ağlamayı ben istemedim ki ,
Ben sadece ağlamanın ne kadar acı veren birşey olduğunu bildiğim için , kimsenin ağlamasını istemedim . Gülümseyen insanlar çoğalsın diye ağladım. Vazgeçemediğim yada peşimi bırakmayan duygularımı avantaja çevirmekti benim bu yaptığım .

Eda ARAZ.

Akrep'in Yelkovani .


Tik tak tik tak tik tak
Yeter dur diyorum sana durmak zorundasın !
Bırak artık , yelkovanı asla yakalayamayacaksın
Hep kaçıcak o senden ,
5 dk 2 ile sonra ki 5 dk ise 3 ile sevişicek
Bu hergün böyle devam edicek ,
Bütün rakamlar bitsede o yine başa dönücek ,
Milyonlarca koku sinicek üstüne
Kendi kokusunu unutucak
Herkezde başka arzular uyandırıcak varlığı
Ama sende hep aynı kalıcak
Öyle ya rakamlarla sevişirken bile üstünden geçen saniyeye laf atıcak
Doymıycak onun gözü seni hiç görmiycek
Günde sadece 24 defa karşılasıcaksınız
Her karşılaşmanızda o kör olucak ,
Sense kör olmayı istiyceksin
Çünkü o seninle karşılaştığı zamanlarda bile
Başka bir rakamın koynunda olucak
Sen ağlıcaksın , kör olucak gözlerin
Bırak artık şunu akrep !
O seni hiç görmiycek , saat parçalanıp kırılsa bile
Siz ölseniz bile hiç göremiycek seni
Yelkovan , akrep i hiç sevmiycek . . .

Eda ARAZ.

Kendim Olmak



Kendim olmayı özledim
Kendimle yüzleşmeği yada kendimle konuşmayı
Değişimlere karşı korkusuzca savaşmayı
Aynalardan kaçmamayı özledim , göz yaşlarımı gülücüklerle maskelememeği
O kadar özledim ki insanlara gerçekten gülebilmeği
Hep yalandan gülüyorum , yalan gülüyorum
Beni bana küstürdüler , kendime küstüm
Kendimi ben hep kahkahalarımla dövdüm
Sıcak göz yaşlarımı içime akıtarak
İçimdeki kendimi yaktım , kavurdum
Kendim olmayı unuttum.
Savurdum duygularımı  ordan oraya
Hiç hiseettiğim duyguyu iletemedim insanlara
Ve insanlar bunu anladıklarında kızdılar bana
Halbuki yeni beni onlar yaratmıştı
Ben kendimi eritip onların istedikleri kalıplara dökmüştüm
Onların istediği olmuştum , bunu istemişlerdi
Ama şimdi yalan söylediğim için bana kızıyorlar
Ben onları hiç mutlu edemiyorum
Çünkü onlar ne istediklerini dahi bilmiyorlar
Ve şimdi sonkez kendimi eritip kendi kalıbıma dökmek istiyorum
Ama şimdi de kendimi bulamıyorum . . .

Eda ARAZ

GİTMEK VAKTİ ŞİMDİ




GİTMEK VAKTİ ŞİMDİ
Rüzgarlı bir günün yamacındayım
Üzerine yanlızlık sinmiş bir yatak
Ve tavanında hayallerimin her gece intihar ettiği
Suskun kentin belkide en soğuk odasındayım
Yağmurlar yağıyor kumdan kulelerime
Sen gitmemi bekliyorsun
Oysaki tüm gidişler dönüşlere gebe
Bir geminin dümenine karışıyor hıçkırıklar
Kent suskun , sen suskun
Sokakları kötü kurulmuş cümleleri anımsatıyor
Tüm anıtlarının anılarını yitirdiği bu kentte
Sadece sokak lambalarının cılız ışığında
Sara nöbetleri geçiren umutlar kalıyor
Çamaşır tellerinde asılı , geceden kalan yastıklar
Ağlamaktan şişen bu kadar göz varken
Hangi dilde gülegüle diyorsun bana ?
Susma demiycem sana
Her suskunluğun gidişime en büyük sebebti
Sen sustukça çoğalıyordu yollar
Ne gidişler bitiyordu , ne kayboluşlar.
Sen ki hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan adam
Senin verdiğin kimlikten fazlasını yaşayamadım
Aynaya her baktığımda seni gördüm
Dokunmanın korunç hazzını keşfederken
Dokunamamanın korkunç hazzını duymaktı aynaya bakmak
Zamanın içinde kaybolmaktı adının yankısı
Kim bilir kaç ayna kırdı gönlüm özlemini çekmemek adına
Kaçtım , kaçtıkça kovalandım
Çoğu zaman kaçamadım, umutsuzluğa yakalandım .
Her eksikliğin yerine birşey veren
Yada her istekte birşeyler eksilten hayat
Senin yerini boş bıraktı bende
Çünkü ben yaşamla aramı açacak yaralara göz yumuyorum
Ben en çok sana ağır yaralanmayı seviyorum
Sen gittin , sanki beni vurdular
Kendimsiz kaldım , kendime yoksullaştım.
Bir haciz gibi vurduysa kalbimi sevdan
Bu benim kendime olan borcumdandır.
Girdabının öfkesinde söndü yanan sevda közlerim
Sırtımı dayadığım yüce bir dağ sanmıştım sevdamı
Meğer uçuruma yaslanmışım , düşünce anladım.
Ağrıyan gecelerin çığlıklarında girdim kabuslu rüyalarıma
Hiç uyumadan , ama korkuyla uyandığım gecelerde sevdim seni
Neden bu kadar yanlızdık sen söyle
Vazgeçmeler , vazgeçmketen vzgeçti
Kirpiklerine salıncaklar kurduğum adam
Söyle bir gidiş kaç günde geri dönerdi ?
Haklısın gitmek vakti şimdi
Ben yaralarıma çoktan sen bastım , sen kendi derdine yan sevgili
Yaşadığım kadar ihtiyarım
Adın çabucak geçiyor artık aklımdan
Ardında hırsından delirmiş anıları bırakarak
Ezberden geçtim tüm aşk şarkılarını hızla
Yaşanmamış hiçbirşey kalmamış süsü verdim bu aşk'a
Senden birşey eksiltmeden kendime çok şey kattım
Sonsuzlukla çarptım huzuru , günlere böldüm sensizliği
Gidişler kapıda hazır beni bekliyor
Kumarda kazanmakdıysa eğer amacın
Gidişime oyna bu sefer , kazanacaksın . . .

Eda ARAZ

30 Ağustos 2013 Cuma

Haftanin Ilgimi Ceken Kitaplari



Aptal 

"Tanıştığımız tüm aptalların anısına."

"Kimilerinin aklında şokellayı çok seven bir insan olarak yaşıyorsun. Demem o ki biraz dahası olan hiçbir şeye inanma sakın."

"Evvela aynadaki haline bakıp kendisine âşık olan ve ırzına geçen, ardından söz olacak diye kendisini nikâhına alan insanın dünyasıdır bu. Sonsuz bir sevgiyle evinde yalnız bırakmalıdır onu. İnsanın başına ne geliyorsa hep iyi niyetinden geliyor, haklısınız. Bence siz başkalarını da kendiniz gibi sanıyorsunuz. Ama yapmayın. Hemen güveniyorsunuz insanlara. Babanızın oğlu mu bu 
İnsanlar..."

"Ona kulak asma... Sevemeyeceğin insanları biraz daha sev, gülemeyeceğin şakalara biraz daha gül, kazanamayacağın paraları ve hayatları hayal et biraz daha. Biraz daha başarılı, biraz daha gururlu, biraz daha sevimlisin artık. Kontrol et ki elinden sıyrılıp kaçmasın fırsat buldukça övdüğün naif hayatın. Ölçülebilir ihtiyaçlarını karşılamaya hazırlar biraz daha. Ama tabii ki sen bekliyorsun. Nasıl durulur, aynı benim gibi biliyorsun. Biraz daha dön eski haline. Biraz daha tasarla çoktan biten o günü. Lütfen hemen acımaya başlama kendine, biraz daha dur."

"Kim beni ne sebeple affeder bilmiyorum."



Tatlı Rüyalar 

Türk bir anne ile Fransız bir babadan olma Hector Berlioz -kendisi Türkiyede yaşayan bir Fransız Türküdür- sıradan bir pazar sabahı kahvaltı ederken bir ilan okur ve "hayatı değişir"... "Hayatımı satıyorum! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor. İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler." 
Genç yazar Alper Canıgüzün ilk romanı yukarıda tırnak içine alınan ilanla başlar. Tatlı Rüyalar, kitabın alt başlığında da belirtildiği gibi, gerçekten psiko-absürd ve de romantik komedi. Zekice kurgulanmış, bir ilk kitaptan -alışıldığı üzere- beklenmeyecek kadar iyi yazılmış, kıvrak dilli, özellikle de saçma, komik ve psikolojik... Gerçek bir serüven, gerçek bir roman... Romana sonundan bakarsanız, matrak bir romantizm de bulabilirsiniz. İşin psikoloji kısmına gelince... Yazarımız her ne kadar 1969 doğumlu genç bir psikolog ise de, burada mesleğini kötü temsil ettiği bile söylenebilir. Binyıl Kitap ekinde yayımlanan söyleşisindeki ifadeleriyle aktaralım durumu: "Tatlı Rüyalarda psikolojinin kullanımdan ziyade kötüye kullanımı mevcuttur. Psikoloji nedir ne değildir, bu konuda çoğunluğun kafasının karışık olduğunu biliyorum. Davranış örüntüleri hakkında büyük bilgi birikimine sahip olmakla birlikte iş, insan ruhunun ne menem bir şey olduğu konusuna gelince psikologların durumu da daha parlak değil diye düşünüyorum. İşte kitaptaki psikoloji parodisi bununla ilgilidir." Tatlı Rüyalar, "uzun süredir keyifli bir kitap okumadım" diyenlere hiç çekinmeden " aradığınız işte bu" diye tavsiye edebileceğiniz bir kitap



Aynı Yıldızın Altında 

Hayatın Anlamını Bulmanın, Âşık Olmanın ve Alınan Her Nefesin Farkına Varmanın Öyküsü

On altı yaşındaki kanser hastası Hazel Gracein birkaç yıl daha yaşamasını garanti eden tıp mucizesine rağmen hastalığı ölümcüldür ve konulan teşhisle birlikte yıldızlar, öyküsünün son bölümünü çoktan kaleme almıştır. 

Fakat Augustus Waters isimli yakışıklı bir sürpriz karakter, Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubunda boy gösterince Hazelın hayatı bambaşka bir yöne sapar ve bu zeki çocuğun çekimine karşı koyamayan kızın öyküsü yeniden yazılır... 



Tek Kişilik Kahvaltı 

Tek Kişilik Kahvaltı, öykünün yeni yazarların elinde ulaşabileceği olgunluğu gösteren kitaplardan. Daha ilk kitabında, öyküyü öykü yapan özelliklerin üstesinden dinginlikle ve ustalıkla geliyor Dilek Emir. Öyküyü öykü yapan özellikler nelerse, her biri üstünde düşünülmüş, enaza indirilmiş, yalınlaştırılıp yoğunlaştırılmış. Her sözcüğü hassas biçimde tartılmış öyküler bunlar. Çocukların tuhaf, bazen ürkünç dünyasından tek kişilik kahvaltıların yalnızlığına, insanın özüne yaklaşan öyküleri, Dilek Emiri daha yakından ve belki yeniden yeniden okumaya zorluyor.
Semih Gümüş

"Kötüler de hayal edilmeyi hak eder. Bankta otururken sabit bakışlarla işte böyle. Tuhaf diyaloglarla ölümcül sahneler de geçer insanın aklından. Ben mesela, azgın kamyonların geçtiği şu arkadaki yola da öylece yürüyebilirim. Yavaşça ayağa kalkar, kaldırım taşlarını sayarak yolun kenarına gidebilirim. Tek gelir, karşıya geçerim. Başka hiçbir nedene ihtiyacım yok."



Yazarın Yolculuğu 

Dünyanın dört bir yanından binlerce yazara yol göstererek, senaryo ve öykü yazım teknikleri konusunda devrim yapan "Yazarın Yolculuğu" şimdi Türkçede!

İyi bir öykü yazmanın sırrı nedir? Milyonlarca kişiyi etkileyecek bir senaryo nasıl yazılır? Kahramanlar ve yan karakterler nasıl yaratılır? Olay örgüsü kurgulanırken nelere dikkat edilmeli?

Önde gelen Hollywood film şirketlerine öykü danışmanlığı yapan Christopher Vogler, "Yazarın Yolculuğu"nda, öykücülüğün büyülü dünyasına götürüyor okurları. Joseph Campbell ve Jungun çalışmalarından yola çıkarak, bir öykü anlatmanın binlerce yıldır değişmeyen temel ilkelerini ayrıntılarıyla ele alan kitap, mitolojinin derinlere uzanan kökleriyle günümüz öykücülüğü ve film senaryoları arasındaki ilişkiyi, bütün okurlar tarafından rahatlıkla takip edilebilecek bir üslupla anlatıyor. Hitchcockun başyapıtlarından Yıldız Savaşları serisine ve Ucuz Romana kadar birçok filmden alınan örnekler, beyaz perdenin en başarılı yapıtlarına ışık tutuyor...

"Yazarın Yolculuğu", hem öykü ve senaryo yazarları hem de eleştirmenler için vazgeçilmez bir kaynak, bir başucu kitabı...



Gorusmek Uzere . . .

16 Ağustos 2013 Cuma

Yeni Kitap Kesifleri


Marketlerin kitap reyonlarina bayiliyorum . Hem farkli hemde fiyat konusunda daha iyimser oluyorlar . Birde surekli degisiyor bazen bir kitabi almak icin gittigimde ayni kitabi bulamiyorum ama baska bir kitap alip cikiyorum . Yani bos ciktigim gorulmedi henuz . :)

Bu sefer hepsini almadim ama begendigim kitaplari sizin icin sectim . Birkac tanesinde aklim kaldi aslinda ama hepsini alirsam bana baya pahaliya mal olucakti .

Iste sizin icin sectigim kitaplar
 . . .

İnsanların kaderlerini belirlemekten sorumlu olan Kaderin bir insana âşık olunca hayatı altüst olur. Kısmetle arası bozulur, Tanrı tarafından ciddi biçimde uyarılır…
Sonunda hayatındaki iki önemli şeyden birini seçmek zorunda kalır: İşi mi, yoksa sevdiği kadın mı?
Kader Aşkı Tadınca sizi ilk kelimeden en sonuncusuna kadar mıhlayacak. 


Bir yanda kendisine şefkat, tutku, aşk sunan ve fedakârlığıyla etkileyen orta yaşlı Julie... 

Diğer yanda gençliği ve masumiyetiyle büyüleyen Claire. 

Maurice bu iki aşk arasında kalıyor ve ikisinden de vazgeçemiyor. Başedemediği karışık, kararsız duyguları onları 


hiç beklemedikleri bir sona taşıyor. Vicdan azabı, merhamet, tutku ve pişmanlığın içiçe geçtiği hayatlar.  

Sonu tahmin edilemeyecek bir aşk üçgeni. 




Aşkın Büyülü Mucizesi 

Denizle konuşuyorum; yıldızlarla, toprakla, rüzgârla...
Aşka fısıldıyorum sen yerine...

Aşk nefes kadar yakınındaydı... İhanet gibi...

Başarılı bir iş kadınısınız, canınızdan çok sevdiğiniz bir kızınız ve uğruna ölebileceğiniz bir sevgiliniz var… Güvenle sarılmış, sıcak, umut dolu ve mutlu bir ailesiniz...

Ta ki aklınızı kaybetmenize neden olacak bir ihanete uğrayana kadar… Aşkın Büyülü Mucizesi yeniden var olabilmenizle, güvenebilmenizle ve ruhunuzun yaralarını sarmanızla ilgili...

Aşk, karanlıktan güneşi çıkarabilir, bir mucize yaratabilir mi?






Katil Resmi Çizer, Ben Altına İmzamı Atarım!

"İtalyada olanlara dair tüm gerçeği, kendimi ölmüş göstererek her şeyi ansızın terk ettiğim o dönemi öğrenmek sizi memnun edecek. Hayır, Watson… Sizden rica ediyorum, lütfen sinirlenmeyin. Şimdi koltuğunuza oturun, sigaranızı yakın ve sakin bir şekilde okumaya başlayın. Biraz okuduktan sonra anlayacaksınız ki yaşamış olduğunuz o acı, engel olunamaz ve gerekli bir şeydi. Her şey bir yana, kraliyet tarafından bana verilmiş olan görev, son derece hassas ve hayati önem arz etmekteydi. Bu sebepten dolayı farklı bir şekilde hareket etmemin imkânı yoktu. Üzgünüm dostum…"




BİR HAYVANAT BAHÇESİ SATIN ALMAK İÇİN SAHİP OLMANIZ GEREKEN TEK ŞEY PARA DEĞİLDİR!..
ÇILGIN OLMALISINIZ!

20 Ocakta gösterime girecek olan filmin uyarlanıdığı, Benjamin Meenin gerçek bir hayat hikayesinin sinemaya uyarlanan romanında insanın isterse neler yapabileceğini, hayvanlarla iç içe yaşamanın keyifli yanlarını eğlenceli bir şekilde okurken, yer yer hüznün sizi gözyaşlarına boğuşuna şahit olacaksınız!..

"Jerry Maguire" filminin yönetmeninden başrollerini Matt Damon ve Scarlett Johannsonun paylaştığı önemli bir film daha...

Benjamin Mee, ailesini alıp iki yüz egzotik hayvanla komşu olacakları batmak üzere olan bir hayvanat bahçesini almaya karar verdiğinde, tüm arkadaşları onun kafayı yediğini düşünür. Meenin hayali, parkı yeniden düzenlemek ve ailecek bu yeri işletmektir. Büyük açılışın ilkbaharda yapılması planlanır ama daha yapılacak çok iş vardır. Bu iş, acemi hayvanat bahçesi sahipleri için pek de kolay olmaz. Park, kaçmaya meyilli kaplanlarla doludur. Çok az paraları kalmıştır ve tüm ailenin sinirleri çok gergindir.

Bu sırada bir kötü haber daha alırlar. Benjaminin karısı Katherinein beyninde aylar önce ameliyatla alınan tümörün yeniden oluştuğu görülmüştür.





Kirk sürekli seyahat eden çok zengin bir adamdır. Bir gün yine bir seyahati sırasında odadaki çekmecede, içinde sıra dışı bir not olan bir zarf bulur. Notta, "Bu Dünyada veya Ötekinde... Yarın ya da Yirmi Yıl Sonra..." yazmaktadır. Gönderen yerinde Kirk ismi geçmektedir. Zarf da Antonio Petrucchi diye bir adama yazılmıştır. Kirk bu notun çok önemli olduğunu düşünür ve sahibine ulaştırılması gerektiğini düşünür.

Kirk bu adamları bulmak üzere harekete geçer. Ancak notu bulduğundan beri Kirk'e karabasanlar musallat olmuş ve sürekli olarak geçmişiyle ilgili kötü rüyalar görmeye başlamıştır. Bu karabasanlar Kirk'in hayatını yaşanmaz hale getirmiştir. Nereye dönse onları görmekte ve onlardan nasıl kurtulacağını bilememektedir. Bir süre sonra Kirk'le irtibata geçmeye çalışan bu tuhaf varlıklar Kirk'in geçmişiyle hesaplaşmasını istemektedirler. Kirk bu duruma daha fazla dayanamaz, ancak ne yaparsa yapsın bu varlıklardan kurtulmayı başaramaz. Kirk'in kabuslarla mücadelesi ve bu kabusların üzerine gitmesi, Kirk'in geçmişini ve mal varlığını nasıl edindiğini ortaya çıkarır. Bütün yaşadığı kabuslar aslında onu geri getirme üzerine yapılmış bir büyüdür başkalarına zarar vererek edindiği zenginlik şimdi Kirk'in başına büyük bir bela açmıştır.

Ve o gün gelir Kirk geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır...





Simdilik bu kadar bir daha ki kitap kesfimde gorusmek uzere :)

Askin Dile Ihtiyaci Yoktur / BARFEE


Bir Bollywood film delisi olan ben dun yeni bir film izledim . Izledigim en iyi filmlerden biriydi diyebilirim . O kadar cok anlam o kadar cok ask iceriyor ki , merhamet , ozlem , baglilik ve en onemliside huzun . . .  
Sizinlede paylasmak istedim bu film mi . Ben genellikle filmleri alt yazili izlerim cunku oyunculerin gercek sesleriyle filmleri izlediginizde daha etkili oluyor . Dublaj ne kadarda olsa bir ayri duruyor filmde . 

Hadi simdi Barfee kimmis bakalim :)



Küçük yaşta annesini kaybeden ve babası tarafından yetiştirilen Barfi, sağır ve dilsiz olarak doğmuş; ancak hayat dolu ve son derece pozitif biri olarak büyümüştür. Aynı zamanda bir hayli haylaz bir genç olan Barfi'nin başı sık sık derde girmektedir. Yaşadığı şehre taşınan Shruti Ghosh isimli genç kadınla tanıştığında ise daha önce hiç karşılaşmadığı duygularla tanışmaya başlar. Barfi, üç ay içerisinde başka biriyle evlenecek olan Shruti'ye ilk görüşte vurulur, Shruti de zamanla ona karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Ancak ortada büyük bir sorun vardır. Shruti, ailesi ve çevresi tarafından büyük tepkilere maruz kalır. Ailesi, kızlarının 'normal' biriyle evlenmesini ve 'normal' bir hayat sürmesini istemektedir ve bu birlikteliğin gerçekleşmesine izin vermeyecektir. Yıllar sonra yolları tekrar kesiştiğinde Barfi'nin kalbinde başka biri vardır; Shruti içinse seçim yapma zamanıdır...



Filmin Basrol Oyuncusu Ve Yildizi 
Barfee ( Ranbir Kapoor )
Annesini daha bebekken kaybeden konusma ve duyma engelli Barfee yi babasi buyutuyor . Babasida bobreklerinden hasta ve Jhilmil'in babasinin soforlugunu yapiyor .



Jhilmil ( Priyanka Chopra )

Jhilmil , otistik bir genc kiz , ilk zamanlar otistik cocuklarin kaldigi bir yurtta kaliyor dedesinin rahatsizlanmasiyla birlikte onun yanina gidiyor , Barfee ile cocukluktan beri arkadaslar .


Shruti ( Ileana D'cruz )

Shuriti 3 ay sonra nisanlisiyla evlenicek olan guzel bir kizdir , Ama nisanlisini sevmemekte ustelik ilk gordugunden beri Barfee ye birseyler hissetmektedir ama annesini bunu ogrenince Shruti yi bu karardan uzaklastirmaya calisir . 




Shruti . Barfee ve Jhilmil . . . 



"Senin duymak istediğin kelimeleri söyleyemez.Sen de ona duymak istediklerini duyuramazsın.Aşkın dili bazı zamanlar sessizlikten ibarettir..
"Barfi!Barfi!Barfi! 
Ne desem neler yazsam senin için bilemiyorum..Öncelikle Barfi,seni izlemekten çok mutlu oldum bunu söylemeliyim...Barfi duyma ve konuşma özürlü olmasına rağmen hayat dolu,sevecen,neşeli,çok pozitif bir kişilik..Bu filme onu izlerken tüm negatiflik duygularınzı kayboluyor yerini pozitif duygular sarıyor resmen.. Bunu yüreğinizin taa derinliklerine kadar hissedebiliyorsunuz.. 
İşitmemesi veya konuşamaması onun hayatında çokda kısıtlayıcı bir hal almıyor ve kendince her şeyin üstesinden gelebilmesini çok iyi başarıyor..Bunda en büyük etken kalbinde taşaıdığı insan sevgisi,şefkati,merhameti ve zekası oluyor.. 
Hint müziklerini izlediğim her filmde çok beğeniyorum bu filmde güzel bir müzik ve muhteşem manzara eşliğinde başlıyor.. İlk başlardaki yaşanan kovalamacaların asıl sebeplerini filmin gidişatı esnasında anladığınız için o anlarda sadece izleyin ve o neşeli kovalamacanın tadını çıkarmaya bakın..:))Çok güzeldi polis şefi ile Barfi'nin karşı karşıya geldiği her sahne ve çok eğlence veriyor. .Filmin başladığı andan itibaren size yansıttığı bir mutluluk duygusu var ki çok garip bir şekilde kendinizi mutlu hissetmeye başlıyorsunuz..Ama aynı zamanda bu mutluluğun yanında bir de hüzün varki onu da hissetmemeniz imkansız oluyor.. Barfi ve Shruti'nın aşkı çok doğal sunuluyor ve kesinlikle çok etkileniyorsunuz aşklarından..Keşke her şey böyle güzel gitse diye de içinizden temennileriniz geçiyor Barfi için en çokda tabikii. Sengupta'nın duru güzeliğine hayran oldum bunu belirteyim...Tek hatası bu hayatta her zaman insanın karşına çıkmayacak kadar güzel bir aşkı bulmuşken onun arkasında tüm cesaretiyle duramamış olmasıydı..Bazen ilk yapılması gerekeni en son yaptığımız zaman iş işten çoktan geçmiş olduğundan ne yaparsan yap bir faydasınıda görmeyeceğini bilmelisin..Aşk bazende kaybetmektir..Jhilmil' gelince o da çok güzeldi onunda Barfi'ye olan masum,koşulsuz sevgisi önünde hangi engeller durabilirdiki? İzleyip bu anları görmelisiniz..Baba karakteri için yorum yapmayacağım baba demeye utanıyorum.Herkes izlediğinde kalbinden geçen en kötü cümleri onun için zaten sarf edecektir..Filmin her karesi farklı bir anlam ve güzellik barındırıyor..Renk kullanımı o kadar canlı ve doğru tutulmuş ki her renk gözünüze bu kadar mı güzeldi bu renk diye sorduyor..Barfi'nin dolaştığı her mekanı muazzam görüntüler eşliğinde izlemek filme farklılık vermiş..Ben bayıldım doğa manzaralarının her birine.."Bir insan 7'sinde neyse 70'inde de odur."Barfi içinde çocuğa sağlık,sonlarına doğru hüzün girdabına sürüklesende, beni çok mutlu ettin bu filmle..En güzel sahne benim için Barfi'nin lamba oyunu sahnesiydi o da Jhilmil ile olandı tabii..Kim kaçarki gerçek aşktan...Film müziklerini beğendim,filmde birkaç beğemediğim kısım oldu bir kere bu kadar uzun değil biraz kısa olsa çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum..Neyse hataları olsa da bu film kalbimde güzelliğiyle yer etmeyi başardı..Sonunda da zaten olan oldu..Barfi ile bende gözyaşlarımı aynı anda siliyordum..Bazen sahip çıkamadığımız sevgimize yapabileceğimiz bir tek şey kalıyor..Sevdiğimizin başkasıyla olan mutluluğuna yol açabilmek.."Eşittir Shruti.."Ölmeden önce sana fotoğraflarımı göndereceğim..Sen çerçeveleri hazırla.."Şiddetle tavsiye ediyorum.Bu mutlu Barfi'yi herkes izlesin..




İzleyen herkese mutluluk saçman dileğiyle Barfi..



Ha birde su var , hic kimse biraktiginiz terkedip gittiginiz yerde oylece kalmaz . Birgun geri donmek isterseniz herseye hazirlikli olmalisiniz . . . .

Gorusmek Uzere . . .